Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde, Türkiye’nin en önemli demir çelik entegre tesislerinden biri olan Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları’nın (Erdemir) bacalarından yükselen kahverengi tozlar ve yayılan koku, çevre ve insan sağlığını tehdit etmeye devam ediyor. Son dönemde artan çevre kirliliği, sosyal medyada vatandaşlar tarafından dile getirilmeye başlandı ve yaşanan sorunun bir an önce çözülmesi gerektiği vurgulanıyor. Görüntüler, hem görsel olarak rahatsız edici hem de sağlık açısından tehlikeli bir durumu işaret ediyor. Bu durum, ne yazık ki sadece geçici bir problem olmanın ötesinde ciddi bir çevresel felakete dönüşme potansiyeline sahip.
Erdemir ve özelleştirmenin sonuçları
Yıllardır bölgedeki ekonomik canlılığın temel taşlarından biri olan Erdemir, üretim kapasitesiyle bölgede önemli bir yer tutuyor. Ancak son yıllarda artan toz bulutları ve yayılan koku, büyük bir çevre kirliliğine işaret ediyor. Oysa ki, Erdemir gibi devasa bir tesise sahip bir sanayi kuruluşunun, çevreye duyarlı üretim yapması, en temel sorumlulukları arasında yer almalı. Ancak son yıllarda görülen bu olumsuzluk, sadece çevreyi değil, aynı zamanda insan sağlığını da tehdit ediyor.
Özelleştirme süreciyle birlikte Erdemir’in büyük hissedarı olan OYAK’a devri sonrası, çevre kirliliğinde gözle görülür bir artış olduğu dikkat çekiyor. OYAK, Türkiye’nin en büyük askerî emekli sandığı olan ve ekonomik çıkarlar doğrultusunda hareket eden bir yapı olarak, fabrikada çevre dostu uygulamaları göz ardı edebiliyor. Özelleştirmenin ardından, daha fazla kâr elde etme amacı güdülerek çevreye yönelik alınması gereken önlemler ikinci plana atılmış gibi görünüyor. Bacalardan yükselen kirli duman, bu değişimin bir sonucu olarak daha sık ve yoğun şekilde kendini gösteriyor. Önceden etkin bir şekilde çalışması beklenen toz tutma sistemleri, şimdi daha fazla aksaklık gösteriyor. Bu durum, sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal bir sorunu da gündeme getiriyor.
“Bu durum normal değil”
Uzmanlar, Erdemir’deki mevcut durumun normal olmadığını belirtiyor. Çevre mühendisleri, toz tutma sistemlerinin yüksek verimle çalışması gerektiğini ancak şu anki görüntülerin, sistemdeki aksaklıkları ya da bakım gereksinimlerini işaret ettiğini söylüyorlar. Bu tür sanayi tesislerinin, çevreye bu şekilde zarar vermemesi gerektiği vurgulanıyor. Kullanılan ileri teknoloji sayesinde, bu tür tesislerin havaya salınan tozun yüzde 99.9’unu filtrelemesi bekleniyor. Ancak yaşanan bu durum, sistemlerin doğru çalışmadığını ve ciddi bir ihmalin göstergesi olduğunu ortaya koyuyor.
Asit yağmurları ve tarım üzerindeki etkisi
Görüntülerdeki sarımsı renkteki dumanın içinde kükürt bulunduğu ve bunun havadaki nemle birleşerek asit yağmurlarına yol açabileceği uyarısı yapılıyor. Asit yağmurları, insan sağlığı üzerinde ciddi etkiler yapmasının yanı sıra, tarım alanlarını da tahrip edebilir. Zonguldak’ta geçmişte asit yağmurlarının fındık bahçelerinde zarar oluşturduğuna dair örnekler mevcut. Bu, aslında daha büyük bir çevre felaketinin habercisi olabilir. Eğer acil önlemler alınmazsa, asit yağmurları tarım alanlarının yanı sıra su kaynaklarını da kirleterek daha geniş bir ekosistem krizine yol açabilir.
Kapitalist sistemin bedeli ve özelleştirme süreci
Burada dikkat çeken önemli bir diğer nokta ise, kapitalist sistemin çevre sorunlarını nasıl derinleştirdiği. Erdemir gibi büyük tesisler, özelleştirildikten sonra daha fazla kâr elde etmek amacıyla çevre dostu uygulamaları göz ardı edebiliyorlar. Özelleştirmenin ardından, çevreye duyarlı tedbirlerin alınması yerine, ekonomik kazanç ön planda tutuluyor. Bu durum, yalnızca çevreyi değil, aynı zamanda halk sağlığını da riske atıyor. Ekonomik çıkarların ön planda tutulduğu bir sistemde, doğa ve insan sağlığı genellikle ikinci planda kalıyor. Bu da, kısa vadede kar sağlasa da uzun vadede daha büyük çevresel ve sağlık sorunlarına yol açıyor.
Siyasi iradeye çağrı ve çözüm için adımlar
Yaşanan çevresel felaketi görmezden gelmek, sadece sorunun daha da büyümesine neden oluyor. Çevre mühendisleri, bakanlıkların ve yerel yönetimlerin bu tür tesisleri denetlemeleri ve çevreyi korumaya yönelik daha ciddi önlemler almaları gerektiğini vurguluyorlar. Her şeyden önce, Erdemir’in çevresel etkilerinin izlenmesi ve gerekli müdahalelerin yapılması gerekmektedir. Ancak bu tür sorunlar yalnızca ekonomik açıdan değil, aynı zamanda insan sağlığı ve doğanın korunması açısından da ele alınmalıdır.
Çevresel denetim ve sağlık müdürlüğünün rolü
Bir başka önemli soruyu da gündeme getirecek olursak: Erdemir’in bacasından çıkan kirli dumanın ölçümleri, il sağlık müdürlüğü tarafından denetleniyor mu? Eğer bu denetimler eksik ya da yetersizse, sağlık ve çevre açısından alınacak önlemler zaman kaybedebilir. Yerel yönetim ve sağlık otoritelerinin, çevreye zarar veren bu tür faktörleri denetlemeleri ve sorumluluklarını yerine getirmeleri büyük bir önem taşıyor.
Son dönemde sağlık problemleri yaşayan vatandaşlar
Erdemir’in çevresel etkilerinin yanı sıra, Zonguldak’ta sağlık problemleri yaşayan vatandaşların sayısı da artmış durumda. Son zamanlarda, Ereğli ve çevresindeki bazı mahallelerde nefes darlığı, baş ağrısı ve göz irritasyonu gibi şikayetler artmış durumda. Birçok vatandaş, bu sağlık sorunlarının çevre kirliliğiyle bağlantılı olduğuna inanıyor. Zonguldak’ta yaşayanlar, kirli hava ve tozlardan kaynaklı sağlık sorunlarının hızla yayılmasından endişe ediyor. Bu durum, çevre sorunlarının yalnızca ekosistemi değil, doğrudan halk sağlığını da tehdit ettiğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Çözüm için acil adımlar gerekli
Zonguldak’ta yaşanan bu çevre felaketi, sadece Erdemir ile sınırlı bir sorun değil. Bu tür tesislerin çevreye duyarlı şekilde faaliyet göstermeleri, etkin bir denetim mekanizmasının kurulması ve çevresel etkilerin sürekli olarak izlenmesi şarttır. Eğer bu tür sorunlar görmezden gelinmeye devam ederse, Zonguldak’ta yaşayan insanlar ve bu çevredeki ekosistem ciddi zararlar görecektir. Bu durum sadece yerel değil, ulusal düzeyde de tartışılmalı ve çözüm için adımlar atılmalıdır. Hem doğa hem de insan sağlığı açısından bu sorumluluk hepimizin ortak yüküdür.