Dinlemeyi bilmek bilgeliktir

İnsanlık tarihine bakıldığında bugünkü uygarlık seviyesine ulaşmak hiç de kolay olmamıştır. Taş devrinde ateşi bulan insandan, bugün uzayda dolaşan insana uzanan bu uzun yolculuk; alın teri, çaba ve kararlılık kadar, toplumsal dayanışma sayesinde mümkün olmuştur. Birlikte yaşamanın, ortak akıl üretmenin, tecrübeleri paylaşmanın yolu da kuşkusuz iletişimden geçer. İletişimin özü ise yalnızca konuşmak değil, aynı zamanda dinlemektir.

Çoğu zaman konuşmayı bir meziyet olarak görürüz. Hatta bazen çok konuşmayı bilgeliğin göstergesi sanırız. Oysa gelişmiş toplumların en belirgin özelliği, bireylerinin dinleme kültürüne sahip olmasıdır. Çünkü dinlemek, yalnızca karşımızdakinin sözlerini duymak değildir. Dinlemek; anlamak, içselleştirmek, üzerine düşünmek ve gerekirse katkıda bulunmaktır.

Toplumsal ilişkilerde ilk adım bazen konuşmak, bazen de dinlemektir. O anda hangisine ihtiyaç olduğunu sezmek, iletişimin sırrını verir. Çalışma hayatında, aile içinde, dostluklarda ya da siyaset arenasında olsun; doğru iletişim için sadece konuşmayı değil, aynı zamanda dinlemeyi bilmek gerekir.

Çoğumuzun karşılaştığı manzara ise farklıdır: Bir ortamda birkaç kişi bir araya geldiğinde, genellikle biri sözü alır ve hiç susmadan konuşur. Diğerleri dinliyormuş gibi görünür ama aslında akıllarından şunu geçirir: “Keşke susarsa da sıra bana gelse” İşte tam da bu yüzden, toplum olarak çok konuşan ama az dinleyen bir kültüre sahibiz.

Ünlü iletişim uzmanı Dale Carnegie’nin şu sözü tam da bu noktada hatırlanmalıdır: “Dinlemek gösterebileceğiniz nezaketlerin en büyüğüdür” Gerçekten de karşımızdakini sabırla dinlemek, ona değer vermektir. Konuşmak egonun, dinlemek ise alçakgönüllülüğün işaretidir.

Konuşmak, çoğu kez kolaydır. İnsan bildiklerini, düşündüklerini ya da hazırladığı bir metni aktarır. Oysa dinlemek bambaşka bir dikkat ve emek ister. Karşımızdaki kişi konuşurken, kendi düşüncelerimizi bir kenara bırakmak, zihnimizde dolaşan başka fikirleri susturmak ve sadece söylenenlere odaklanmak gerekir.

Bilim insanlarının ölçümlerine göre bir insan dakikada ortalama 125 kelime konuşur. Ancak aynı sürede, dinleyen beynimiz 400 kelimeyi düşünebilir. Bu hız farkı yüzünden, dinlerken zihnimiz kolayca başka yerlere kayar. Farkına varmadan konuşmadan kopar, kendi iç dünyamıza dalarız. Sonra yeniden dikkatimizi topladığımızda, söylenenlerin gerisinde kaldığımızı fark ederiz. Bu da iletişimde kopukluklara yol açar.

Bu nedenle dinlemek, yalnızca bir “pasif bekleyiş” değildir. Tam tersine, aktif bir çabadır. Dinlemek, konuşmaya etkin bir katılımdır.

İnsanın bilgiye ve düşünceye olan iştahı sonsuzdur. Öğrendiklerini paylaşmak, bilginin doğasında vardır. Ancak paylaşım tek yönlü olamaz. Eğer bir taraf sürekli konuşur, diğer taraf dinlemezse, ortaya iletişim değil, tek taraflı bir monolog çıkar.

Konuşmak, aklın süzgecinden geçen, gönlün onayladığı ve iyiliğe hizmet eden sözleri dile getirmektir. Dinlemek ise bu sözleri dikkatle alıp anlamak, üzerine düşünmek ve yeni değerler katmaktır. Yani konuşmak tohumu toprağa bırakmaksa, dinlemek onun filizlenmesi için gereken su ve ışıktır.

Uygarlık tarihi incelendiğinde, insanların ilerlemesinin ardında yalnızca icatlar ve keşifler değil, aynı zamanda fikir alışverişi yatar. Fikir alışverişinin kalbi de karşılıklı dinlemektir. Filozofların tartışmaları, bilim insanlarının ortak çalışmaları, sanatçıların birbirlerinden ilham almaları… Hepsi, dinlemenin değerini gösterir.

Ne yazık ki biz toplum olarak çoğu kez dinlemenin kıymetini yeterince bilmeyiz. Dinlemeyi öğrenmek, aslında bir terbiyedir. Karşındakine saygıdır. Bir büyüğümüzün dediği gibi: “Konuşmak altınsa, dinlemek bazen elmas değerindedir.”

Bugün bireysel ilişkilerimizde, iş hayatımızda, hatta ülke yönetiminde karşılaştığımız pek çok sorunun temelinde dinlemeyi bilmemek yatıyor. Çünkü dinlemeyen, anlayamaz. Anlamayan da çözüm üretemez.

Bu nedenle hepimizin kendimize sorması gereken bir soru var: “Ben gerçekten dinliyor muyum?”
Eğer cevabımız “hayır” ise iletişimdeki eksikliklerimizin kaynağını bulmuşuz demektir.

Unutmayalım, bilgelik yalnızca çok şey bilmek değil, aynı zamanda başkalarını sabırla ve içtenlikle dinleyebilmektir. Çünkü dinlemeyi bilmek, insan olmanın en ince erdemlerinden biridir.

Son sözüm şu: Konuşmayı bilmek önemlidir; ama dinlemeyi bilmek bilgeliktir.

Önerilen Yazılar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON GİRİLEN İÇERİKLER