Hepimizin bildiği bir gerçek var: Yazılı söz, en güçlü silah olabilir. Her kelime, her cümle, hatta her çizim, toplumda yankı uyandırabilir, fikirleri şekillendirebilir ve bazen kontrolden çıkabilir. Fakat dijital çağda, bu gücün sorumluluğu daha da ağırlaşıyor. Birçok kişi için sosyal medya, blog yazıları ya da köşe yazıları, fikirlerini özgürce paylaşma alanı gibi görünebilir. Ama unutmayalım ki, bu özgürlük her zaman güvence altına alınmış değildir. Kolluk kuvvetleri, zaman zaman yazılı ya da görsel paylaşımlar yüzünden kapınızı çalabilir.
Son yıllarda, medya özgürlüğü ile ilgili birçok tartışma gündemde. Birçok ülkede, özellikle toplumsal olayları eleştiren yazılar, hükümetler ve siyasi iktidarlarla ters düşebiliyor. Bu durum, bazen basın özgürlüğü sınırlarını zorlarken, bazen de ‘terör propagandası’, ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ gibi suçlamalarla karşılaşmanıza neden olabiliyor. Sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar, anonim bir şekilde gerçekleşiyor olsa da, bir yazar ya da çizerin yazdığına dikkat etmesi gerektiği kadar, bu paylaşımın izlediği yol da büyük önem taşıyor.
Kolluk kuvvetlerinin baskıları, çeşitli gerekçelerle artabiliyor. “Halkı yanlış yönlendirmek”, “kamu düzenini bozmak”, ya da “yalan haber yaymak” gibi suçlamalar, günümüzde sıkça duyduğumuz ifadelerdir. Dijital ortamda yapılan her paylaşım, ister istemez yasal bir gözetim altına girebilir. Bu nedenle, bireylerin yazdığı ya da çizdiği her şeyin, bir gün hukuki bir muhalefetle karşı karşıya kalmalarına yol açabileceğini unutmamaları gerekiyor.
Özellikle gazeteciler, köşe yazarları ve sosyal medya fenomenleri gibi kitlelere hitap eden kişilerin, bu sorumluluğu daha derinlemesine hissetmesi lazım. Yine de bir sorunla karşılaşıldığında, yazılı ve görsel içeriklerin başıboş bırakılmadığını, gerekirse yasal teminatların sağlanmış olduğunu unutmamak gerekiyor.
Özgürlük, yazmanın ve ifade etmenin en temel hakkıdır, fakat bu özgürlük sınırlarını çizerken dikkatli olmalıyız. Kolluk kuvvetlerinin kapınızı çalması, bir gün herkesin karşılaşabileceği bir durum olabilir. Bu nedenle, yazılı ve görsel içeriklerimizi oluştururken her zaman toplumsal sorumluluğumuzu göz önünde bulundurmalıyız. Kendi düşüncelerimizi ifade etme hakkımızı kullanırken, başkalarına zarar vermemek, yanıltıcı bilgiler yaymamak ve toplumun huzurunu bozmamak, her birey için önemli bir sınır olmalıdır.