Bir sabah pencerenizi açıyorsunuz, havada ağır bir toz kokusu… Gözünüzü ufka diktiğinizde sis sanıyorsunuz ama değil: Toz bulutu. Zonguldak’ın pek çok noktasında, özellikle Karadeniz Ereğli gibi hızla büyüyen ilçelerde, artık bu manzaraya alışmak zorunda kalıyoruz. Kent merkezine, yerleşim yerlerine birkaç yüz metre mesafede yükselen beton santralleri ve çimento tesisleri, şehrin dokusuna işlemiş durumda. Ama soruyoruz: Bu tesislerin insan yaşamına etkisi neden bu kadar az konuşuluyor?
Zonguldak’ta büyüyen sorun
Zonguldak, bir sanayi ve madencilik şehri olarak geçmişten gelen yükleri omuzlarında taşıyor. Ancak bu yükün yanına bir de kontrolsüzce büyüyen inşaat sektörü eklendi. Hazır beton tesisleri, şehir planlamasındaki boşluklardan faydalanarak neredeyse her mahalleye sızmış durumda. Karadeniz Ereğli’de ise durum daha da vahim: Sahil bandından iç bölgelere kadar yayılan santraller, yaşam alanlarıyla iç içe geçmiş durumda. Okulların, hastanelerin, sitelerin hemen yanı başında çalışıyorlar.
Sağlık ve yaşam kalitesi tehlikede
Çimento ve beton üretiminden çıkan ince tozlar (PM10, PM2.5), solunum yolu hastalıklarının başlıca nedenlerinden biri. Zonguldak zaten solunum hastalıklarında Türkiye ortalamasının üstünde seyreden bir ilken, bu tesisler halk sağlığını daha da zorluyor. Karadeniz Ereğli’de astım ve KOAH hastalarının artışı, bu konuda ciddiyetle ele alınması gereken bir işaret değil mi?
Gürültü kirliliği de cabası. Tesislerin gece gündüz çalışması, özellikle Karadeniz Ereğli merkezde ve nüfusun yoğun olduğu mahallelerde yaşamı doğrudan etkiliyor. Gürültü sınırlarının aşıldığı pek çok durumda vatandaşların şikayetleri ya cevapsız kalıyor ya da geçici önlemlerle geçiştiriliyor.
Denetim var mı, varsa nerede?
İşin en düşündürücü kısmı ise denetim meselesi. Gerek Zonguldak genelinde gerek Karadeniz Ereğli özelinde vatandaşların şikayetlerine rağmen yeterli çevre denetimi yapılmıyor. Kaç tesisin toz bastırma sistemi düzgün çalışıyor? Kaçına gürültü ölçümü yapılıyor? Bu soruların yanıtı ya belirsiz ya da kâğıt üzerinde kalıyor. Denetim varsa bile etkisiz. Belediyeler ile çevre müdürlükleri arasında sorumluluk paylaşımı muğlak kalıyor.
Yerel yönetimlere ve kamuoyuna çağrı
Kent merkezine bu kadar yakın beton ve çimento tesislerinin varlığı, planlamadaki büyük bir sorunun göstergesi. Zonguldak’ta ve Karadeniz Ereğli’de imar revizyonları yapılırken bu alanlar nasıl göz ardı ediliyor? İnsanların yaşam kalitesi, sessizce büyüyen bu sanayi alanlarına feda mı ediliyor?
Yerel yönetimler artık bu soruna kulak vermeli. Beton üretimi bir ihtiyaç olabilir ama yerleşim alanlarının ortasında değil. Zonguldak’ın doğasına, insanına uygun üretim alanları, kent merkezinden uzakta ve çevresel etki değerlendirmesi yapılmış yerlerde planlanmalı. Ayrıca halkın denetim sürecine katılması sağlanmalı. Gerekirse bağımsız denetçiler sürece dâhil edilmeli.
Son Söz
Zonguldak’ta, Karadeniz Ereğli’de yaşıyoruz… Evimizde, sokağımızda, mahallemizde… Betonla değil, nefes alarak. Tozun içinde yaşamak kader değil. Gürültüyle uyanmak da. Bu şehir bizim. Bu hava bizim. Bu mücadele de bizim.