Her geçen gün daha da büyüyen kentlerimizde, nefes almak bile lüks haline gelmiş durumda. Yükselen binalar, artan araç sayısı, gürültü ve stres… Hepsi bir araya geldiğinde şehirde yaşamak, fiziksel olduğu kadar zihinsel bir yorgunluk da yaratıyor. Peki, bu tabloyu değiştirmek mümkün değil mi? Elbette mümkün. Çözüm çok basit: Daha fazla yeşil alan, daha fazla yürüyüş ve bisiklet yolu, daha fazla hareket.
Kentlerin sadece araçlar için değil, insanlar için de yaşanabilir alanlar sunması gerekiyor. Uzun yıllardır dünyada uygulanan ama bizde hâlâ hak ettiği önemi bulamayan konuların başında yürüyüş yolları, bisiklet rotaları ve açık hava spor alanları geliyor. Ne yazık ki, birçok şehrimizde bu alanlar ya hiç yok ya da göstermelik birkaç düzenlemeden öteye geçemiyor. Oysa bir şehri modern ve sağlıklı kılan şey yalnızca yolları, binaları, alışveriş merkezleri değil; insanın bedensel ve ruhsal ihtiyaçlarını karşılayan sosyal ve doğal alanlarıdır.
Bisiklet yolları: Ulaşımın en sağlıklı hali
Bisiklet yolları deyince aklımıza ilk olarak spor gelmemeli. Bisiklet, aynı zamanda çevreci ve ekonomik bir ulaşım aracıdır. Bugün Avrupa’nın birçok kentinde insanlar işlerine, okullarına, markete ya da arkadaşlarıyla buluşmaya bisikletle gidiyor. Bu hem karbon salımını düşürüyor hem de bireylerin günlük hayatın içinde düzenli olarak egzersiz yapmasına olanak tanıyor.
Hollanda ve Danimarka bu konuda dünya çapında örnek alınan ülkeler. Bisiklet kullanımı orada bir yaşam biçimi. Neden bizim şehirlerimizde de bu sistem yaygınlaşmasın? Doğru planlamayla bisiklet yolları, şehrin merkezinden mahalle aralarına kadar uzanabilir. Üstelik sadece yol yapmak da yeterli değil. Bisiklet park alanları, tamir istasyonları ve bisiklet paylaşım sistemleri gibi destekleyici uygulamalarla bu alışkanlık güçlendirilebilir.
Yürüyüş yolları: Sosyal hayatın sessiz kahramanı
Yürüyüş yolları da en az bisiklet yolları kadar önemli. Sahil şeritlerinde, park içinde ya da ormanlık alanlarda yapılan yürüyüşler, sadece fiziksel değil, ruhsal sağlık açısından da çok kıymetli. İnsanlar yürürken hem kendileriyle baş başa kalır hem de doğayla bağ kurar. Bu da stresin azalmasını, zihinsel dinginliğin artmasını sağlar.
Ama ne yazık ki çoğu şehirde yürümek bile başlı başına bir mesele haline gelmiş durumda. Kaldırımlar dar, bozuk ya da araçlar tarafından işgal edilmiş. Yeşil alanlar yetersiz. İnsanlar spor yapmak istese bile bunu gerçekleştirecek alan bulamıyor. Oysa düzenli yürüyüş, kalp hastalıklarından diyabete, depresyondan obeziteye kadar birçok sağlık sorununu önlemede etkili.
Belediyelere ve yerel yönetime büyük görev düşüyor
Şehir planlamasında yalnızca asfalt dökmek, bina ruhsatı vermek ya da park yeri yapmak yetmez. İnsanların hayatına dokunacak, sağlığını ve mutluluğunu artıracak projelere de öncelik verilmelidir. Belediyelerin spor salonları açması önemli ama yeterli değil. Herkesin spor salonlarına gitme imkânı olmayabilir. Bu nedenle herkesin kolayca erişebileceği açık hava alanları oluşturulmalı.
Belediyeler ayrıca halkı teşvik edecek farkındalık kampanyaları düzenlemeli. Okullarda çocuklara, mahallelerde yaşlılara, gençlere yönelik yürüyüş ve bisiklet etkinlikleri düzenlenmeli. Ailece yürüyüş yapılabilecek etkinlik günleri, bisiklet turları gibi faaliyetler kent yaşamına dahil edilmeli.
“Spor yap sağlıklı kal” demek kolay. Asıl mesele, bu sporu herkes için ulaşılabilir ve sürdürülebilir hale getirmekte.
Spor bir lüks değil, ihtiyaçtır
Unutmayalım ki spor, sadece gençlerin ya da zayıflamak isteyenlerin yaptığı bir şey değildir. Spor bir yaşam biçimidir, sağlıklı ve mutlu yaşamanın anahtarıdır. Bu nedenle kent politikaları da bu anlayışla şekillenmelidir.
Sağlıklı birey, sağlıklı toplum demektir. Sporla iç içe olan şehirlerde sağlık harcamaları azalır, insanlar daha mutlu olur, sosyal bağlar güçlenir. Üstelik doğayla uyum içinde yaşayan, hareket eden bir toplumun çevreye verdiği zarar da azalır. Bu, bireysel bir kazançtan çok daha fazlasıdır.
Kentleri betona değil, harekete teslim edelim. Bisiklet yolları, yürüyüş parkurları, spor alanları sadece bir lüks değil, bir gerekliliktir. Unutmayalım ki şehirleri yaşanır kılan şey, sadece binalar değil; içinde mutlu, sağlıklı ve hareketli insanlar olmasıdır.
Şimdi pedallara basma, adım atma, harekete geçme zamanı…