“Bir mısrası bir millete şeref vermeye yeter” denilen dava adamı ölümünün 42. yılında anılıyor.
Türk edebiyatının ve fikir dünyasının öncü isimlerinden Necip Fazıl Kısakürek, vefatının 42. yılında düzenlenen etkinliklerle anılıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığının desteğiyle Star gazetesi tarafından verilen “Necip Fazıl Ödülleri” 10. yılında da sahiplerini bulurken, ailesi tarafından kurulan Necip Fazıl Kısakürek Kültür ve Araştırma Vakfı’nın düzenlediği “Bir Şiir Bir Hayat” sergisinin dördüncüsü olan “Canım İstanbul”, bugün Atatürk Kültür Merkezi’nde ziyaretçilere kapılarını açtı.
Bir şairden fazlasıydı
1904’te İstanbul’da dünyaya gelen Necip Fazıl Kısakürek’in çocukluğu, dönemin önemli hukukçularından dedesi Mehmet Hilmi Bey’in konağında geçti. Küçük yaşta okumaya başlayan Kısakürek, eğitim hayatına Fransız Papaz Mektebi ve Amerikan Koleji gibi farklı kurumlarda devam etti.
1916’da Deniz Harp Okulu’na giren şair, burada edebiyat hocası İbrahim Aşki Bey sayesinde tasavvufla tanıştı. Aynı okulda şair Nazım Hikmet ile birlikte eğitim gördü.
Paris yılları ve edebiyat dünyasına giriş
1924’te Maarif Vekaleti bursuyla Paris Sorbonne Üniversitesi’ne giden Kısakürek, dönüşünde ilk şiir kitabı “Örümcek Ağı”nı yayımladı. 1928’de çıkan “Kaldırımlar” adlı eseriyle büyük yankı uyandırdı ve dönemin en önemli şairleri arasında gösterilmeye başlandı.
1930’lu yıllarda gazetecilik ve öğretmenlik yapan şair, tiyatro alanında da eserler verdi. 1937’de kaleme aldığı “Bir Adam Yaratmak”, derin psikolojik çözümlemeleriyle edebiyat çevrelerinde “Türk Shakespeare’i” olarak anılmasına neden oldu.
Dönüm noktası: Abdülhakim Arvasi ile tanışma
1934’te mutasavvıf Abdülhakim Arvasi ile tanışması, Necip Fazıl’ın fikir dünyasında bir kırılma noktası oldu. Bu dönemde mistik ve tasavvufi çizgisi belirginleşti. 1943’te çıkarmaya başladığı “Büyük Doğu” dergisiyle hem edebiyat hem de siyaset sahnesinde önemli bir fikir hareketi başlattı.
Dergide yayımlanan “İdeolocya Örgüsü” yazılarında, devlet, sanat, toplum ve ahlak anlayışını sistemli şekilde ortaya koydu. Sıklıkla kapatılan dergi nedeniyle yargılandı, tutuklandı; ancak düşünce mücadelesinden vazgeçmedi.
“Çile” ve eserleriyle bütünleşen bir hayat
1962’de yayımlanan ve “baş eserim” dediği “Çile”, Necip Fazıl’ın şiir anlayışının doruk noktası kabul edildi. 1973’te oğlu Mehmed Kısakürek ile kurduğu Büyük Doğu Yayınevi, eserlerinin yaygınlaşmasında büyük rol oynadı. Hayatı boyunca 70’e yakın esere imza atan şair; tiyatro, şiir, deneme, biyografi, hatırat ve inceleme türlerinde ürünler verdi.
Tiyatrolarda sahnelenen “Reis Bey” ve “Bir Adam Yaratmak” eserleri, edebiyatseverlerin ilgisini yıllar boyu çekmeye devam etti. “Bir Adam Yaratmak” eseri önümüzdeki aylarda Engin Altan Düzyatan’ın başrolünde sinemaya da uyarlanacak.
1980’de “Sultanu’ş Şuara” unvanı verildi
Milli Türk Talebe Birliği’nin 1975’te düzenlediği jübile ile onurlandırılan Necip Fazıl’a, 1980 yılında Türk Edebiyatı Vakfı tarafından “Sultanu’ş Şuara” (Şairler Sultanı) unvanı verildi. Aynı yıl Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü, 1981’de Milli Kültür Vakfı Armağanı, 1982’de ise Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “Üstün Hizmet Ödülü” ile onurlandırıldı.
Edebiyat ve düşünce dünyasında silinmeyen iz
25 Mayıs 1983’te İstanbul Erenköy’deki evinde vefat eden Necip Fazıl Kısakürek, Fatih Camii’nden binlerce gencin omzunda Eyüp Sultan Mezarlığı’na uğurlandı.
Ömrünü şiire, fikre ve mücadeleye adamış bir aksiyon ve dava adamı olan Necip Fazıl, yalnızca eserleriyle değil; yetiştirdiği düşünce insanları, ortaya koyduğu fikri duruş ve inşa ettiği kültürel mirasla da Türk fikir hayatında ayrıcalıklı bir yere sahip olmaya devam ediyor.